Thursday, September 08, 2016

Kaynağını Sormayan Cübbeli'nin Büyük Hatası




Geçen gün Cübbeli Ahmet Hoca'nın bir programına denk geldim. Programı dinlerken Caner Taslaman ile ilgili kısımda, felsefecilerin ne problemli adamlar olduğuna örnek olarak Eflatun'un Hz.İsa (as) 'ya tabi olmamasını örnek verdi. (Dakika 15:40 tan başlıyor)

"Şimdi Eflatun zirvede. Zirvede olan bir şeyi anlıyor. Eflatun dedi ki "madem ölüleri de diriltiyor, biz bu felsefe melsefe zirveye geçtik artık, bulamayacağımız yapamayacağımız hiç bir şey kalmadı, ama biz ölüleri diriltecek haddeye gelemediysek, demek ki bu başka bir boyuta geçti, bu nübüvvet ve mucizedir. İman edin dedi ona. Önümüze düşün de, itiraf ettiniz, mucizedir, peygamberdir,dedi,nahnu gavmun muhezzebuun,  la hacete bina ila men yuhezzibune, biz sızdırılmış, süzdürülmüş, ahlakımız tekamül etmiş,olgunlaşmş, ilmimiz irfanımız, filozof-u hakim, hikmet sahibi bi durumdayız, bizim artık bizi eğitecek kimseye ihtiyacımız yok, şimdi İsa aleyhisselama gidip iman eyseydi, havarilerden olacak, cennetlik olcak,sahabeden olcak, o peygamberin sahabesi olcakkeeen, işte felsefesini zirvesinin zırvasını gördük, bizim peygambere ihtiyacımız yok, zirvesinin zırvası burda. şimdi bunun alt şeylerinde ne boğuşuyoruz. şimdi felsefe aklını kullanmaksa, ben de aklımı kullanıyorum. Ama neye göre aklımı kullanıyorum, vahye uydurarak kullanıyorum." 

Tabi bi anda şimşek çaktı. Sokrat, Eflatun, Aristo üçlüsü vardır. Bunlar ardarda gelip, biri öbürünün hocası şeklinde bir bağıntı vardır. Üstüne birde Ariston'un Büyük İskender'in hocası olma durumu vardır. 

Yani kısaca Eflatun MÖ:347'de ölmüş. Milat ne? Hz.İsa'nın doğumu. 

Yapılan hata büyük. 

Peki bu hatanın sebebi nedir? Birincisi açıkça belirli konularda bilgi sahibi olmama durumu. Yani sen madem felsefe üzerine milletin karşısına çıkıp konuşuyorsun, neymiş şu felsefe dedikleri, bu ne zaman çıkmış, kimler ne demiş diye bir literatürü gözden geçirme gerekliliğini yerine getirmek durumundasın. Yoksa bu tip hatalar rahatlıkla oluşabilir. Cübbeli Ahmet'i benzer duruma sokan diğer konu da bilimsel konular. CERN'deki deneyle ilgili "yok atomu mu ne çarpıştırıyorlarmış ta, dünyanın sonunu bulacaklarmış, sen bulana kada millet öldü gitti musalladan", "yok gökyüzüne uydu gönderiyorlar, sen ver bana 100 bin dolar ben sana söyleyeyim"  tarzı yaklaşımlar. Olaydan son derece uzak olmaktan kaynaklı problemler.

İkinci nokta, bu konuyu biraz irdeleyince, karşımıza çıkan, Cübbeli Ahmet'in bunu İmam Rabbani'nin mektubatından nakletmesi. 

Cübbeli Ahmet, Mektubat'ta bir şey yazıyorsa onu direk doğru kabul eder. Burada işin ilginç yanı, bu yanlış bilginin Mektubat'ta olması. 





Cübbeli Ahmet aşağıdaki videoda da kaynağı sorgulamamayı düstur eden felsefesini savunuyor.


Özetle, işte bu, kaynağı sorgulamayan Cübbeli'nin örnek bir vakasıdır ve yine bu, kaynakları kurcalamanın gerekliliğini güçlü şekilde destekleyen bir hadisedir.

No comments: